CGTN Muhabiri Cao Beidan, bu yıl, Çin Halkının Japon İşgalcilere Karşı Direniş Savaşı’ndaki ve Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanyası karşısındaki zaferleri ile Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı'ndaki zaferin 80. yıl dönümü olduğunu anımsattı.
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in bu tarihi dönüm noktasında Rusya’ya yaptığı ziyarein, Çin ile Rusya arasındaki ilişkilerin ulaştığı yüksek seviyeyi ve liderlerin stratejik rehberliğinin getirdiği siyasi üstünlüğü ortaya koyduğuna değinen Cao Beidan, "Xi, Çin Cumhurbaşkanı olarak Rusya’ya yaptığı 11. ziyaret sırasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. İki lider, stratejik işbirliğini kararlı bir şekilde derinleştirme, Çin-Rusya ilişkilerinin istikrarlı, sağlıklı ve yüksek düzeyde gelişmesini güçlendirme konularında mutabık kaldı. İki lider, ayrıca İkinci Dünya Savaşı'na yönelik doğru değerlendirmelerin yaygınlaşması, BM’in otoritesinin ve konumunun korunması, uluslararası adalet ve hakkaniyetin savunulması için birlikte çaba gösterme hususlarında da fikir birliğine vardı." dedi.
Çin Sosyal Bilimler Akademisi Rusya, Doğu Avrupa ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü’nden Zhang Hong'un, Çin ve Rusya'nın ikili ilişkilerinin mevcut düzeyinin, iki taraf arasındaki yüksek düzeyli ve karşılıklı stratejik güvenin yanı sıra, çeşitli alanlardaki geniş ve derin iş birliğinin varlığını doğruladığı kanısında olduğunu aktaran Cao Beidan, şunları kaydetti:
"Zhang, karşılıklı saygı ve kazan-kazan işbirliğine dayalı ikili ilişkilerin, büyük devletler arasındaki ilişkiler için bir örnek oluşturduğuna dikkat çekti. Tarih, bugünü aydınlatır. Çin ve Rusya'nın üstlendiği bu özel sorumluluk, öncelikle insanlığın hafızasının koruyucusu olma işlevi taşıyor. 80 yıl önce meydana gelen İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir felakettir. Çin ve Sovyetler Birliği, Asya ve Avrupa'daki ana savaş alanları olarak dünyanın faşizme karşı zafer kazanmasına belirleyici katkılar sağladı. Ancak bu tarihî olgular, bazı ülkeler tarafından çarpıtılıyor. Bu ülkeler, sözde 'Batı Merkezcilik' ve 'Çin'i Görmezden Gelme' gibi çarpık tarihi görüşler ortaya atarak, jeopolitik çıkarlarına hizmet eden yanlış tarihsel anlatılar oluşturmanın yanı sıra, Çin ve Rusya'nın uluslararası alandaki söz haklarını zayıflatmaya ve kendi hegemonyacı çıkarlarını korumaya çalışıyor. Çin ve Rusya buna kararlılıkla karşılık veriyor. İki ülke tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlanan ortak bildiride, İkinci Dünya Savaşı'nda kazanılan zaferin kararlılıkla savunulacağı, insanlığın karşısındaki Nazizm ve ırksal üstünlük ideolojilerinin yeniden yükselişini önlemeye çalışılacağı vurgulandı. Uzmanlar, bunun her iki tarafın tarihî gerçekleri korumaktaki ve savaş sonrası uluslararası düzeni savunmaktaki kararlılığını gösterdiğini belirtiyor."
Cao Beidan, kalkınmanın, tüm sorunların çözümünün anahtarı olduğunu vurgulayarak "Korumacılığın yükseldiği ve küresel kalkınmada dengesizliğin görüldüğü koşullarda, Çin ve Rusya dünyanın ekonomik toparlanmasına itici güç sağlamaya çalışıyor. Xi’nin Rusya ziyareti sırasında, iki taraf yatırım, dijital ekonomi ve film değişimi gibi çeşitli alanları kapsayan 20'den fazla ikili işbirliği anlaşması imzaladı. Çin ve Rusya arasındaki işbirliğinin istikrarlı temelinin daha sağlamlaşmasıyla ve ortaklaşa ilerlemenin dinamiğinin daha güçlenmesiyle birlikte küresel kalkınmaya da hız katıldı." açıklamasını yaptı.
İki büyük devlet ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olarak Çin ve Rusya'nın "özel sorumluluğu"nun, aynı zamanda uluslararası adalet ve hakkaniyetin savunucusu olarak da kendini gösterdiğini belirten Cao Beidan, "Tarih bir aynadır. 80 yıl önce, Çin ve Rusya omuz omuza savaşarak faşizmi yendi. Bu, iki ülke arasındaki yüksek düzeyli ilişkilerin gelişmesi için bir temel oluştururken, dünyaya barış getirdi. 80 yıl sonra, günümüzde dünya karmaşık ve çalkantılı bir dönemden geçerken, insanlık birçok meydan okumayla karşı karşıya. Çin ve Rusya, kendi sorumluluklarını üstlendiği sürece hegemonyacılık kazanamayacak ve uluslararası düzen bozulmayacak. Yeni dönemde Çin-Rusya ilişkileri daha özgüvenli, istikrarlı ve dirençli hâle gelerek, iki ülke uluslararası adalet ve hakkaniyeti daha güçlü bir şekilde savunacak." dedi.
Hibya Haber Ajansı